Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu Nedir?
Obstrüktif uyku apnesi sendromu nedir?
Obstrüktif uyku apnesi sendromu (OSAS); üst solunum yollarının tıkanması ve hava akımının azalmasına bağlı olarak kendini gösteren bir hastalıktır. Uykudayken solunumun durması ise; uykunun bölünmesine, kişinin düzenli ve rahat bir uyku alamayarak, gün boyu yorgun ve halsiz hissetmesine sebep olur. Yorgun hisseden kişi, gün içerisinde sürekli uyumak ister. Bu da kişide; iş yaşamında başarısızlıktan, trafik kazasına kadar birçok probleme neden olabilir. Bunların yanı sıra; uykuda solunumun bu şekilde aksamalara uğraması, kandaki oksijen yoğunluğunu azaltarak kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. Hem sosyal hayatı olumsuz etkileyen hem de kişinin sağlığını etkileyen horlama, halk arasında obstrüktif uyku apnesinin bilinen adıdır. Horlama, obstrüktif uyku apnesinin ilk ve en sık görülen belirtisidir.
Obstrüktif uyku apnesinin en çok kimlerde görülür?
Genel olarak; orta yaşlı yetişkinlerde ve aşırı kiloya sahip bireylerde OSAS daha sık görülür. Obez kişilerde OSAS, zayıf olan bireylere göre 3 kat daha fazla görülmektedir. Kadınlarda ise menapoz döneminden sonra OSAS görülmesi artar. Fiziksel özelliklere bakacak olursak; kısa ve kalın boyunlu veya alt çenesi geride olan bireylerde bu uyku apnesinin olma ihtimali daha fazladır. Çocuklarda büyük bademcik ve geniz eti, OSAS’ın en büyük nedenlerindendir. Sigara, alkol gibi zararlı alışkanlıklar OSAS’ın görülme ihtimalini arttırırlar veya mevcut OSAS’lı hastaların, rahatsızlıklarını daha çok zorlaştırmaktadır.
OSAS belirtileri nelerdir?
- Horlama
- Uyku anında solunum durması
- Gündüzleri yorgun ve halsiz hissetmek
- Okul ve iş başarısızlığı
- Konsantrasyon bozukluğu
- Baş ağrısı
Obstrüktif uyku apnesinin tedavisi nedir?
Obstrüktif uyku apnesinin tedavisi için öncelikle doğru tanıya ihtiyaç vardır. Gerekli uzman muayenesinin ardından hasta doktorun gerek görmesi ile birlikte uyku testi (polisomnografik uyku çalışması) için uyku laboratuvarına yönlendirilir. Polisomnografi testi sonrasında hastaya, rahatsızlığının şiddeti ve diğer detayları göz önünde bulundurularak bir tedavi uygulanır. En yaygın kullanılan obstrüktif uyku apnesi tedavileri; ağız içi araçlar, cerrahi yöntemler ve CPAP (Sürekli Pozitif Havayolu Basıncı) tedavisidir.
Benzer Yazılar
Plörezi, akciğer zarında sıvı birikmesi anlamına gelir. Sağlıklı bir bireyin akciğerlerinin dış kısmında parietal plevra ve iç duvar kısmındaysa visseral plevra olmak üzere 2 farklı zar tabakası bulunur. Bu zarlar arasında bulunan kaygan sıvı, solunum yaparken akciğerlerin sorunsuz bir şekilde şişip sönmesini sağlar.
İnsan vücudunda üst ve alt solunum sistemindeki hücrelerin üzerinde siliya denilen tüyler bulunmaktadır.
Kalıtsal, çevresel ya da kişisel seçimlerle ilişkili olarak akciğerlerde meydana gelen hasarlanmaya amfizem adı verilmektedir. Hastalığın ilk aşamalarında tedavi oldukça kolay iken, ilerleyen zamanlarda güç olabilir ve cerrahi müdahale gerekebilir.
Akciğerlerde bulunan küçük hava keseleri (alveoller) duvarlarının kalınlaşması ve sertleşmesi ile gelişir. Duvarlardaki aşırı kalınlaşma ve sertleşme; kan ve hava arasındaki gaz geçişini güçleştirir. Haliyle, vücuttaki dokuların oksijen ihtiyacı karşılanamaz hale gelinir.
Halk arasında Domuz gribi olarak bilinen influenza, virüslerinin etken olduğu bir solunum yolu enfeksiyonudur. Vücutta ateş, halsizlik ve kas ağrıları nedeniyle hastaları günlük hayatlarını olumsuz yönde etkiler.
Astım, akciğerde bronş adı verilen hava yollarını daraltarak kendini gösteren ve ataklar halinde gelen bir hastalıktır.
Düzenli bir şekilde bakımı yapılmayan ve temizlenmeyen klimalar; gribal hastalıklardan, yüz felcine kadar pek çok hastalığın habercisi olabiliyor. Hemen hemen artık her evde ve tüm iş yerlerinde olan klimaların kullanımında nelere dikkat edilmesi gerektiğini bu yazıda ele aldık.
Yapılan araştırmalar sonucunda; verem (tüberküloz) mikrobunu, Dünya nüfusunun dörtte birinin taşıdığı belirlenmiştir.
Sigara, koroner kalp hastalıklarını hızlandıran en önemli faktörlerden bir tanesidir. Akciğerleri hemen etkilediğinden dolayı ameliyat sonrasında da ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir.
