CEA Nedir? CEA Değerini Yükselten Durumlar Nelerdir?

CEA (karsinoembriyonik antijen) nedir?
CEA, karsinoembriyonik antijeni temsil eden ve bazı hücrelerin yüzey kısmında bulunan bir maddedir. Embriyonik gelişme sürecinde; gastrointestinal sisteme ait hücrelerin ürettiği bir glikoproteindir. Doğum evresinden sonra oldukça az miktarda üretimi sağlanır. Bazı kanser türleri ve birtakım rahatsızlıklar olmadığı sürece, kan dolaşımındaki CEA seviyesi genellikle düşük gözlemlenir. CEA’nın normal olarak kabul ettiğimiz aralığı; mililitrede 0 – 2.5 nanogram (ng/mL)'dir.
CEA (karsinoembriyonik antijen) değerini yükselten durumlar
İyi ve kötü huylu kanserler, CEA seviyesini yükseltebilir. CEA değerinin yükselmesine yol açan ve en sık görülmekte olan kanser; kolon ve rektum kanseridir. Diğer kanserler arasında; pankreas, mide, meme, akciğer, tiroid ve yumurtalık kanserinin medüller korsinomu yer alır.
CEA’nın yükselmesine neden olan benign, yani iyi huylu faktörler arasında; sigara, enfeksiyonlar, inflamatuar bağırsak rahatsızlığı, pankreatit, siroz ve kanser oluşumundan şüphe edilen organdaki iyi huylu tümörler vardır. Radyaterapi ve kemoterapi tedavileri; tümör hücrelerinin ölmesine ve CEA’nın kan dolaşımına dağılımı ile ilişkili olarak; CEA’nın geçici olarak artmasına sebep olabilir. Kaygılandırıcı olsa da CEA değerindeki değişimler; yalnız başına kanserin tanısını koymak için yeterli değildir.
CEA (karsinoembriyonik antijen) yüksekliğinin nedenleri
- Kolon, rektum, mide, pankreas ve akciğer kanserine yakalanmış olan kişilerin ortalama olarak %75’inde bu test değeri yüksek çıkmaktadır. Ancak, erken evrede olan bir kanserde bu testin değeri henüz yüksek olmayabilir.
- Bu test; meme, yumurtalık, baş ve boyun kanser çeşitlerinin neredeyse yarısında yüksek gözlemlenir. Meme kanserinde CA 15-3, yumurtalık kanserinde CA-125 tümörün belirteci olarak kullanılır.
- Bazı tiroid kanserlerinde yüksek çıkabilir.
- Karaciğer ya da akciğerlere sıçramış olan kanser türlerinin pek çoğunda test değeri yüksektir.
Kanser dışı yüksek olmasına yol açan etmenler
- İltihaplı bağırsak rahatsızlıklarında; ülseratif kolit, crohn hastalığı, ülser, kronik pankretit, divertikülit gibi durumlarda test değerinde yükselme görülebilir. Hastalıkların iyileşme sürecine girmesiyle artan değer, eski haline döner.
- Hepatit ve siroz gibi karaciğerin direkt olarak etkilenmesine neden olan hastalıklar, kan seviyesindeki bu değeri artırabilir.
- Safra kesesi iltihabı ve safra yolları tıkanıklığı durumlarında.
- Böbrek yetmezliği söz konusu olduğunda.
- Fibrokistik meme hastalıkları gibi iyi huylu meme hastalıklarında.
- Akciğer enfeksiyonunda, KOAH ve amfizem varlığında.
Benzer Yazılar
Alanin aminotransferaz (ALT), bir enzim türüdür. Aynı zamanda “serum glutamik piruvik transaminaz” (SGPT) olarak da isimlendirilir. Öncelikli olarak karaciğerde, az miktarda ise böbrek ile diğer bazı organlarda bulunmaktadır.
Erken teşhis hastalıkları fark edip erken dönemde tedavi olmak için büyük bir avantajdır.
Pürin; sucuk, pastırma, sosis, salam, kabuklu deniz ürünleri, küçük balıklar, kırmızı et, kuru fasulye, buğday, baklagiller, mayalı içecekler, çay ve kahve gibi yiyecek içeceklerin tüketilmesinden alınır.
Check-Up'ta Yapılan Kan Testlerin ve Kısaca Anlamları
PSA (prostat spesifik antijen), prostatta üretilen ve menini kıvamı ile yakından ilişkili olan enzimdir. Üretilen PSA’nın bir miktarı kanda dolaşır.
Kalp ve damar hastalıklarının tanısında kullanılan EKG, kalbin kasılması esnasında meydana gelen elektriksel aktivitenin grafiksel anlamda kayıt edilmesine olanak sağlar.
HbA1C, kan glukoz seviyesinin 2 ila 3 aylık ortalama seviyesine bakılmasını sağlayan glikozillenmiş hemoglobin testidir. Glikozillenmiş hemoglobin seviyesinin yüksekliği, kan şekerinin yüksek ilerlediğinin kesin ve çok önemli bir belirtisidir.
Kan testi yaptırırken rutin parametrelerden biri olan trigliseridler; kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere, pek çok rahatsızlığın meydana gelişinde etkisi bulunabilir.
Posteroranterior akciğer grafisi olarak kısalttığımız PA akciğer grafisi; göğüs boşluğunun görüntülemesin ve değerlendirilmesi sürecinde en sık kullanılan yöntemdir.
Erkeklerde 40 yaş sonrasında kendini hissettirmeye başlayan prostat büyümesi; takip ve tedavi edilmemesi durumunda böbrek yetmezliğine yol açabilecek belirtiler gösterebilir.